0Yorum

Marmara'nın Acı Sonu

Yağmurlu havalarda hiçbir zaman yerdeki çamurla ilgilenmem, nasılsa bulutlar gidecek, güneş gelecek diye hayata hep pozitif bakarım. Sorun varsa mutlaka çözüm de vardır diye düşünürüm. Ama bu sefer çok karamsarım!

Yıllar önce Ankara’da balıkçılık ile ilgili bir konferansta konuşma yaparken, ön sıralarda oturan Trilye eski Belediye Başkanı Ali Turan’ın yerinden fırlayıp “Süreyya Bey, 40 yıldır amatör balıkçılık yapıyorum, fabrika atıklarının denizlere verdiği tahribatı hiçbir canlı vermemiştir. Bırakın balıkları yosunlar bile kirliliğe yenildi, sahilimizi çöl yaptı” diyerek feryat edişini dün gibi hatırlıyor ve bugünlerde fazlasıyla hak veriyorum kendisine. Çünkü kirliliğin verdiği tahribat zamansız, usulsüz ve aşırı avlanmadan daha çok zarar veriyor denizlere…

EKOLOJİK YIKIM

1729 yılında ilk kez Adriyatik denizinde görülen deniz salyası (müsilaj) uzun bir süredir Marmara Denizi’ni etkisi altına aldı. Müsilaj, pek çok bitki ve bazı organizmalar tarafından üretilen yapışkan, sümüksüz kalın bir madde. Küresel iklim değişiklikleri nedeniyle deniz suyundaki sıcaklık artışıyla oluşan bakteriler sonucunda meydana geliyor. Avlara yapıştığı için avlanmayı zorlaştırıyor ve balıkçıların kabusu haline geliyor. Balıkların oksijen ile temasını kesip ölümlere neden oluyor. Hele denizin dibine çökünce tüm canlıları, yosunları kaplıyor ve yaşama gölge düşürüyor.  

Marmara etrafında 25 milyon insanın doğrudan ya da dolaylı atıkları, arıtma tesisi olmayan iller de ve ilçeler de denizi acımasızca kirletiyor. Yıllardır ekosistemimizi yanlış yönetmemiz, artan deniz suyu sıcaklığına santrallerin suyu ısıtmasının da etkisiyle ivme katılıyor.

ÖNEMLİ İÇ DENİZ

Balık çeşitliliği, üreme alanları yönünden Marmara Denizi çok önemli bir iç denizdir. İstanbul Boğazı’ndan giren Karadeniz’in suyu soğuk, tuzluluk oranı ve yoğunluk derecesi azdır. Akdeniz’den Çanakkale Boğazı’ndan gelen tuzlu, yoğun ve daha sıcak su ise Marmara Denizi’nin ölmemesi için çaba sarf ediyor. Ancak denizin dibine ulaşmayı başaran müsilaj bu denli çok artınca korku salıyor. İki bin metre derinlikte bulunan kırmızı karides ve Marmara’ya özgü pek çok balık kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya.

Organizmaların değişen besin dengelerine verdiği tepki olarak oluşan deniz salyasını önemseyelim. Üzerine gidelim tüm olumsuzlukların artık! Yoksa bindiğimiz dalı kesiyoruz. Ah vah namelerini bırakalım Marmara’yı kurtaralım. Çünkü köprüden önce son çıkıştayız.

Yorum Yazın