Nedense Berlin’i kendi ülkemin bir şehri gibi seviyorum. Bir şehri sevdiren ya bir kadındır, ya doğası, ya da özellikli bir ürünü veya müzeleri olabilir. AVM’lerde Türkçe karakterli talimatlar, market raflarında Erikli, Hayat Su gibi yurdumun ürünleri, Türk girişimcilerin Almanlar tarafından ilgi gören işletmeleri; Almanların sıcak ilgisi sanıyorum çok etkili oluyor sevgimin artmasında.
HUZURLU ŞEHİR
Geçtiğimiz Aralık ayında Noel pazarının kurulduğu kilisenin önünde kamyonla dalıp masum insanları öldüren terörist huzuru bozamadı Berlin’de. Kilisenin önüne koydukları çiçeklerle lanetliyorlar terörü ve kaybettikleri vatandaşlarını her gün anıyorlar.
Saatlerce parklarda yürüyüş yapıp, hayvanat bahçesini dolaşın, müzeleri ziyaret edin, biraz bahçelerini, organik pazarları, çikolata fabrikalarını gezin. Hele bir de sabahtan nehir turuna çıkıp kafayı boşaltın. Doğu Almanya ile birleştikten sonra Avrupa’nın yükselen yıldızı oldu. Çok turist çekiyor. Dönüşte tax free alırken bile farklı bir yer olduğunu hissettiriyor. Vergi iadesini sizi üzmeden, valizinize bakmadan yapıp, ellerinden gelen kolaylığı gösteriyorlar. Saydıkça artıyor Berlin’i sevmemin nedenleri.
TIM RAUE’YU DENEYİN
Tim Raue, Almanya’nın ünlü bir şefi. Restoranı bu yıl dünya 48’incisi oldu. Berlin’de iki, Münih’te bir şubesi var. Michelin yıldızlı yerlerden sıkılmış Almanya. Daha önce denediğim Michelin yıldızlı First Floor ve Margaux kapanmış. Ama Tim Raue’da yemek kalitesi, servis çok yüksek düzeyde. Istakoz termidor, fırında enginar, ıstakoz kokteyl ve ahtapot ızgara denedim. Sonrasında da kilometrelerce yürüyüp kalorileri yaktım. Mosel vadisinin Rieslingleri yemeğe eşlik etmeli.
İnsanlar hangi işi yaparlarsa yapsınlar, o işi kuralına göre ve severek yapıyorlar. Tek bir kadın garsonun yardımcı komisi ile 17 masalı restoranı yönettiğini ve her masaya aksatmadan gözü gibi baktığını görmek beni gerçekten şaşırttı. Bir kez daha nitelik mi nicelik mi sorusunun yanıtını buldum. Ve şimdiden özledim bile Berlin’i.
Son Yorumlar