0Yorum

Ayazma Koyunun Son Demleri

Geçen hafta Kaz Dağları’nda derin bir nefes aldım. İliklerime kadar çektim bol bulduğum oksijeni. Alpler’den sonra yüzde 21,9’luk oksijen oranıyla dünyada ikinci sırada olduğu söyleniyor yıllardır. Dağdaki rüzgarların yarattığı hava akımı, astım ve bronşit hastalıklarından mustarip olanlara ilaç niyetine tavsiye ediliyor.

Ayazma’ya çıkıp gürül gürül akan çağlayanın altında her türlü gürültüden uzak bir atmosferde alabalık yemek bu ayların en büyük keyfi olabilir. Doğal maden suyundan litrelerce içebilirsiniz.

ZEYTİNBAĞI OTELİ

Hani Avrupa’yı gezen gezginlerimizin dillerinden bazen düşürmedikleri yerler vardır. İşte tam düşlerinizde yaşamak istediğiniz bir yer burası. Restoran bölümüne eski bir kılavuz çekici gemiyi kondurmuş Erhan Bey. Edremit Körfezi’nin eşsiz güzelliklerini izleyerek birbirinden güzel yemekleri yiyorsunuz. Damakları çatlatan bir lezzet furyası var burada.

Çilek soslu sirken, tütsülenmiş lor, sarhoş köftesi, lor köftesi, zeytinyağlılar, kuzu pirzola, incir tatlısı, tahinli dondurma… Erhan Şeker hem patron hem şef, konusuna hakim, böyle bir yaşam tarzını seçmiş. Bahçesinde Vietnam nanesinden çikolatalı naneye, envai türlü bibere kadar her şey yetiştiriyor. Bir de yeni bir yakuzi koydurmuş bahçeye, kar yağarken onun içinde olmak var ya. Özel yemek dersleri de veriyor Erhan Şeker. İlgilenen, doğayı, kaliteli yemeği seven herkesin burayı görmesi gerekir. Yüzlerce kilometre yol yaptım aynı gün. Ne uykum geldi ne de yoruldum.

PAKİZE’NİN AŞK KAÇAMAKLARI

Bir gün Bozcaada’ya zaman ayırdım. Feribottan iner inmez Polente Kafe’de kahve molası vermezsem olmazdı.

Hüseyin Pehlivan’dan ada hakkında bilgi, sinaritler, mercanlar ve limandaki 7 kg’lık levreklerin son durumu, Avrupa’da geçen yıl yaptığı macun ile ilgili bilgileri almadan muhteşem Ayazma Koyu’na geçemezdim.

Tatilde oğlum Koray’ın Babalar Günü’nde hediye ettiği Bruce Cameron’ın “Can Dostum” isimli, tamamen köpek temalı, çok ilginç kitabını henüz bitirmiştim. Baştan sona sokak köpeklerinin öyküsünü anlatan kitabın etkisinden kurtulamamıştım.

Bu sırada kafede kahvemi yudumlarken beyaz sevimli bir köpek karşıma geldi. Söylediğim her söze tebessümle ve kuyruğuyla yanıt veriyordu. Anlamıştı benim bir erkek chow chowum (Tontik) olduğunu adeta.

Bu kez getirmemiştik Tontik’i adaya. Gözünden ameliyat olmuştu. Ankara’da hastanede yattığını tahmin mi etmişti ne? Hüseyin Bey bu medyatik can dostu sokak köpeğinin adının Pakize olduğunu söyledi. Yaşamıyla ilgili öyküyü anlatmaya başlayınca gözlerim açıldı: Her sabah gemiyle Geyikli’ye gidermiş. Kahvaltısını gemide yaparmış. Geminin dönüş saatine kadar iskelede her gün kendisini bekleyen arkadaşlarıyla oynaşır, aynı gemiyle dönermiş. Genler mi şifre çözümü mü? Ne derseniz deyin. Ama uzatmalı sevgilisi Ajan’dan da hiç ayrılmazmış.

Vahit’in Yeri Bozcaada’nın en tanınmış restoranlarından. Paprikanın içine lor peyniri doldurup ızgarada pişiriyorlar. Midye dolma ılık ılık, içinde peyniriyle bütün halinde olta kalamarı ve bağbozumu günleri olduğu için asma yaprağında sardalye sezonun favori ürünleri. Çavuş üzümü yiyememenin üzüntüsü ile dönüyorum çünkü bir hafta içinde mevsimi bitiyor. Dönüş yolunda dünyanın en verimli ovasının (Umurbey) yol kenarındaki satış yapan üreticilerden meyve almadan yola devam etme gibi bir hata yapmadım hiçbir zaman. Starking ve golden elmadaki aromaları, incir, domates, olağanüstü lezzetteki erikleri yerken burnum ve dilimin gülümsediğini hissettim ve dedim ki “Allah herhalde bu bölgeyi birazcık kayırmış, Afroditler, Helenler bu meyvelerle güzellik kraliçeleri olmuş.”

Yorum Yazın