0Yorum

Zirvedeki Üstün Yetenekler

Tanınmış bir konuşmacı, seminerine 50 dolarlık bir banknotu göstererek başladı. 200 kişiyi bulan dinleyicilere, “Bu parayı kim ister?” diye sordu ve eller kalkmaya başladı.

“Bu parayı sizlerden birine vereceğim fakat öncelikli bazı şeyler yapacağım,” dedi.

Parayı önce buruşturdu ve dinleyicilere:

“Hala bu parayı isteyen var mı?” diye sordu, eller yine havadaydı. Bu sefer konuşmacı:

“Peki bu paraya şunları yaparsam?” dedi ve 50 doları yere attı, onun üstüne bastı, kirletti ve para şimdi buruşuktu, fakat eller yine havadaydı ve o parayı herkes istiyordu.

Konuşmacı şöyle dedi:

“Arkadaşlarım burada çok önemli bir şey öğrendiniz, burada paraya ne yaptıysam hiç önemli değil, onu yine de istiyorsunuz, çünkü benim ona yaptığım şeyler onun değerini düşürmedi, o hala 50 dolar.”

Hayatımızda çoğu kez verdiğimiz kararlar veya hayat şartları nedeniyle hırpalanır, canımız acıtılır, yerden yere vuruluruz, kendimizi kötü hissederiz, fakat ne olduğu veya ne olacağı önemli değil, hiçbir zaman değerimizi kaybetmeyiz, temiz ya da pis, hırpalanmış ya da kırılmış, bunların hiç biri önemli değildir. Sizi sevenler sizin ne kadar değerli olduğunuzu her zaman bileceklerdir.

Fazıl Say, dünyaca değeri bilinen, Türkiye’nin yetiştirdiği, çok özel yeteneklere sahip bir sanatçıdır.

Ankara’nın bağrından çıkıp dünyanın en ünlü Türk piyano virtüözü olan Fazıl Say, Trilye’nin arka sokağında dünyaya gelmiş, 4 yaşında ailesi tarafından yeteneği keşfedilmiş ve piyano eğitimine başlamıştır.

Ankara Devlet Konservatuarı’nda üstün yetenekli çocuklar için özel statüde öğrenim görerek henüz 17 yaşındayken konservatuarın piyano ve kompozisyon bölümlerini bitirmiştir. Çalışmalarını Alman bursuyla Düsseldorf Müzik Yüksek Okulu’nda sürdüren sanatçı, 1991 yılında konçerto solisti diplomasını almıştır. Bir yıl sonra da Berlin Tasarım Sanatları ve Müzik Akademisi’nde piyano ve oda müziği öğretmenliğine getirilmiştir.

HER ZAMAN BİRİNCİ

Ankara’ya her geldiğinde fırsat buldukça Trilye’ye uğrayan, deniz ürünlerine oldukça ilgili, mütevazı tavırlarıyla sevenlerinin ilgi odağı olan Say, 1994 yılında Genç Konser Solistleri Avrupa Yarışması’nda birincilik kazandı. Bir yıl sonra New York’ta yapılan kıtalararası yarışmada birinci olarak konser maratonuna başladı.

Oratoryolar, piyano konçertoları, değişik formlarda orkestra, oda müziği ve piyano eserleri, şan ve piyano için şarkı bestelemeye başladı. Bu eserler arasında Nazım ve Metin Altıok Ağıtı başlıklı oratoryolar, dört piyano konçertosu, Zürih Üniversitesi’nin isteği üzerine Albert Einstein’ın anısına yazdığı orkestra eseri, Wolfgang Amadeus Mozart’ın 250’nci doğum yılında Viyana’da kutlama komitesinin isteği nedeniyle bestelenen “Patara” adlı bale müziği vardı.

ÇOK ÇALIŞIYOR

Fazıl Say’ın 1995 yılından itibaren tırnaklarıyla kazıyarak yakaladığı başarılar onu zirveye yerleştirdi. Dünyanın her yerinde, ağırlıklı olarak Fransa’da ve Avrupa ülkelerinde etkinliklerini sürdüren Say, günümüzün en tanınmış şef ve orkestralarının eşliğinde konserler vermekte, ünlü salonlarda resitaller sürdürmektedir.

Çok yoğun çalışan, üretken yapısıyla zirvede sürekli kalmayı başaran ender sanatçılardan birisidir Fazıl Say. Yıldız olmak zordur ama yıldız olarak kalmak daha da zordur. Bugün dünyanın en tanınmış yayıncılarından Schott of Manz tarafından Fazıl Say’ın eserlerinin tüm dünyaya dağıtılması çok büyük bir gurur kaynağıdır.

Sonradan “Türk Dansları” olarak adı değiştirilen “Nasreddin Hoca’nın Dansları”, “İpekyolu Piyano Konçertosu”, “Caz Fantezileri” gibi sayılamayacak kadar çok ve birbirinden güzel besteleri olan Fazıl Say’ın “Uçak Notaları” adlı kitabı, nota defterleri, albümleri gelecek nesillere klasik eserler olarak intikal edecek, hiçbir zaman modası geçmeyecek nitelikte ve kalitededir.

GURURLANDIRAN ÖDÜLLER

RTL Televizyon Ödülü’nden, 2000 yılında aldığı Classica Ödülü’ne kadar, Almanlardan, Fransızlardan, Avusturyalılardan aldığı gururlandıran ödülleri, yarışmalarda kazandığı dünya birincilikleri, Le Monde de la Musique Ödülü, Boston Metamorphosen Orkestrası Solist Ödülü gibi ödüller hep prestijli ödüllerdir. Ülkemizi temsilen aldığı ödüller her zaman göğsümüzü kabartmıştır. Türk halkının da ona duyduğu yürekten sevgi ve milyonlarca hayranının olması gerçekten çok anlamlıdır.

Özellikle Avrupa ülkelerinde onu tanımayan, albümlerini bilmeyen pek az insan vardır.

Kendi alanında rakip tanımayan Fazıl Bey, bir Ankara beyefendisi olan yazar ve müzikolog Ahmet Say’ın oğludur.

Dünyanın onu tanımasına vesile piyanosuyla harikalar yaratan Say, New York Filarmoni, Viyana Filarmoni, St. Petersburg Filarmoni, Tokyo Senfoni, Amsterdam Concertgebouw, İsrail Filarmoni, Çek Filarmoni, Fransa Ulusal Orkestrası gibi ünlü orkestraların konserlerine eşlik etmiştir.

2007 yılında Floransa Festivali’nin kapanış konserinde müthiş bir performansla 20 bin kişinin dakikalarca ayakta alkışlamasını sağlamıştır. Konserlerinde ona gösterilen ilgi tüylerimizi diken diken etmektedir. Yine aynı yıl Montreux Caz Festivali dahilindeki piyano jürisinin başkanlığını icra eden Say, Türk saz ustası ve şairi Aşık Veysel’in “Kara Toprak” isimli şarkısından etkilenerek piyano çalışması yapmış ve albüm haline getirmiştir.

2008 yılında Avrupa Birliği tarafından “Kültür Elçisi” olmuş, Türk müziğinin dünyaya açılan kapısıdır Fazıl Say.

Genç yaşta müthiş başarılara imza atan Say, hiç duracağa benzemiyor. Altın harflerle ülkemizin adını uluslararası arenaya yazdıran Say ile hem Ankaralı olarak hem de ülkemiz adına ne kadar gururlansak azdır.

İyi bir oyunun son söze ihtiyacı yoktur. İyi pazarlar.

 

Yorum Yazın