0Yorum

Yitirdiğimiz Babalarımız

Her yıl Babalar Günü biraz daha buruklaşıyor. Gittikçe artıyor mu yalnızlığımız, nedir içimizi buruklaştıran? Aramızdan ayrılan sevdiklerimiz elbet. Onların elini öpüp, hediyelerini veremeyeceğiz. Ama anımsamadan da geçemeyiz.

Babalarımızın yaşamımızda çok önemli yeri vardır. “Evimizin direği” derdi annem babam için. İmtina ederdi, gözünden sakınırdı onu kaybetmemek için. “Giderse ben ne yaparım bu hayatta yalnız başıma?” derdi. Tartıştığı, ona kızdığı anları unutup hep iyi taraflarını görürdü. Çünkü gidenlerin bir daha gelmeyeceğini ve ebedi yalnızlığın acısını görebiliyordu. Bir gün evinin direği yıkıldı. Genç yaşta da olsa, yüz yaşını da geçse bütün ölümler erkendir!

MAHALLEMİZİN BERBERİ

Olmayan saçlarımı bile sık sık tıraş ettirmek için koltuğuna oturduğum, muhabbetinden, anılarını dinlemekten büyük keyif aldığım mahallemizin berberi Kemal Karan’ı geçen kış kaybettik. Çok özverili bir şekilde çalıştı yıllardır.

Dünyadaki toplardamar hastalıklarının en çok olduğu kişiler aşçılar ve berberlerdir. Saatlerce ayakta kalarak yürütürler işlerini. Biraz fazla kiloları da varsa bu yükü taşımak için ayaklar ve bacaklar çok zorlanır. Çok çalışkan bir berberdi Kemal Bey. Son üç yıl yatalak olan eşine gözü gibi baktı. Ama eşini kaybedince dayanamadı acısına. Fark ettirmedi kimseye ama hep içine attığını hissediyordum. Amerika eski Büyükelçisi Ricciardone’den, Gama Holding Onursal Başkanı Erol Üçer’e kadar pek çok ünlü ismi görebilirdiniz orada. “Terzimi, berberimi, balıkçımı değiştirmem” geleneğine inanan pek çok insan onu terk etmedi ölümüne kadar. Babasının işini yüklenen Güneş,  acımızı azalttı bir nebze. Anılarımız tazeleniyor her gittiğimizde. Bu yıl Babalar Günü’nde yok aramızda, mekanı cennet olur inşallah iyilik yüklü Kemal Bey’in. Dükkanının önünde sınırlı bütçesi ile sokak hayvanlarına aldığı mamaların kapları hala daha duruyor.

MUSTAFA KOLUMAN’SIZ ANKARA

Ankara ve Türkiye’de büyük yatırımlar gerçekleştiren, binlerce insana iş imkanı sağlayıp babalık yapan Mustafa Koluman da geçen yıl sessiz sedasız aramızdan gidenlerden.

       Kaybedince anlarsın, ancak kadrimi,

       Kolay dolduramaz, kimse yerimi,

       Birer altın olan öğütlerimi,

       Anarsın, her zaman; onda kıymet var.

Öğütlerini, anılarını, aktardığı bilgilerini saatlerce dinleseniz sıkılmazdınız Mustafa Bey’den. O, yaşayan bir dâhiydi sağlığında. Beyin fırtınası ile ne farklılıklar yaratırdı. Eşi Anne-Liis ile saatlerce oturur, balığını bitirene kadar sanki hiç evlenmemiş, flört devresinde yaşıyorlarmışçasına sevgili gibi sohbet ederlerdi. Çocuklar, torunlar, Almanya’dan gelen iş arkadaşları, Koluman’ın sofralarının vazgeçilmez konuklarıydı.

Almanlar daha sağlığında ölümsüzleştirdiler Koluman’ı. Heykelini bile yaptırdıklarını anlatırlardı. Ona karşı inanılmaz bir güvenleri vardı. Ağzından çıkan iki sözle yatırım kararı aldıklarını, başka ülkelere yapılacak yatırımları bile Mustafa Bey istiyor diye Türkiye’ye kaydırdıklarını duyardım.

SON YOLCUMUZ METE BORA

Yeni kitabım Trilye’nin Oltasına Takılanlar’ın çıktığı gün sayfaları karıştırırken yanımda sevgili Osman Karagöz cep telefonu ile konuşuyordu. Birdenbire suratı düştü. Telefon kapandıktan sonra “Ne oldu?” dedim. “Mete Ağabeyi kaybettik” dedi. “Mete Bora’yı mı?” dedim. “Evet” dedi. Hasta olduğunu biliyordum, birkaç kez son defa sesini duyarım diye telefonla aramıştım ama uzun uzun çalan telefona yanıt alamıyordum. İnsanlığa çok büyük hizmetleri geçti Mete Bora’nın. TÜRYAK Yaşlılık Konseyi Derneği’ni kurmuştu. Ben de Yönetim Kurulu’ndaydım. “Yaşlı insanlar ömürlerinin sonunda kimseye muhtaç olmadan mutlu yaşasınlar” diyordu. Bunun için çok uğraştı. Her yıl 70 yaşın üzerindeki başarılı insanlara “Kıdemli Vatandaş Ödülü” veriyordu. Hayata bu denli bağlı, insanları bu denli seven, sıra dışı bir insandı Mete Bey. Öleceği aklımın ucundan bile geçmezdi.

Nurettin Sevim “Her Yaşımda Başkadır Babam” demiş:

       4 – 5 yaş:

Benim babam bir kahraman.

İyi kalpli bir “Superman”

       6 – 7 yaş:

Benim babam her şeyi bilir.

O, ansiklopedi gibidir.

       8 – 11 yaş:

Babam her şeyi nereden bilecek?

O geçmişte kaldı. Bu bir gerçek.

       14 – 18 yaş:

Babamı sorma, o çağdışı.

Artık ilerlerdi yaşı.

       22 – 24 yaş:

Benim babam bir şey bilmez.

Her şeyi ben bilirim.

Gücüm her şeye yeter.

Her işin hakkından gelirim.

       25 – 28 yaş:

Babam bazı şeyleri bilebilir.

Bildikleri zaten yaşının gereğidir.

       30 – 35 yaş:

Benim babam ulu bir çınar.

Meyvesi olmasa da gölgesi var.

       35 – 40 yaş:

Benim babam çok deneyimli.

Bu konuda nedir fikri?

       40 – 45 yaş:

Keşke babam sağ olsaydı,

O hep yanımda dursaydı.

       50 yaş:

Benim babam bir cevhermiş.

Paha biçilmez bir değermiş.

Meğerse doğru söylermiş.

Bilemedim kıymetini.

Babalar Günü, Anneler Günü kadar ilgi görmüyor nedense. Küçük bir hediye ile sevgisini hep gizlemeye çalışan ama sizi yürekten seven babanızı mutlu etme günü bugün. Bir mezarlık ziyaretinde şöyle bir yazı gördüm: “Sağlığımda bilmediler kıymetimi, öldükten sonra mermerden yaptılar kabrimi.”

Biz sağlığında bilelim hep babamızın kıymetini. Babalar Günü’nüz kutlu olsun. İyi pazarlar.

Yorum Yazın