0Yorum

Yetenekleriyle Genç Kalanlar

Geçtiğimiz haftalarda Ankara’da adeta resim ve fotoğraf sergisi çıkarması vardı. Peru Büyükelçisi Alberto Campana Boluarte’nin Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlediği “Peru Amazonico” adlı fotoğraf sergisi büyüleyiciydi. Özellikle Amazon ormanlarında çekilen kareler bir kez daha Peru’ya gitme kararı vermemizde etkili oldu.

Fransız Kültür Merkezi’ndeki “Anne, Anneler” adlı fotoğraf sergisinde 25 yıl boyunca sığınmacı kadınlar üzerine Irak’tan, Haiti’ye ve Pakistan’a kadar dolaşan fotoğraf sanatçısı Lam Duc Hien, ziyaretçileri çok etkiledi. Dünyanın her yerinde kadına zulüm fotoğraf karelerine çok acı bir şekilde yansımıştı. Sergiyi gezerken bir dostuma rastladım. Hümeyra’nın resim sergisinden geldiğini söyledi. Ardından akşam saatlerinde arkadaşlarıyla sergiden sonra kutlama için Trilye’ye gelen Hümeyra’yı görünce büyük bir sevinç yaşadım.

Kuleli Askeri Lisesi’nde öğrenci olduğum 70’li yıllar gözümde canlandı. “Öyle Uzak Ki Yerim”, “Sessiz Gemi” derken Hümeyra’nın o kadife gibi sesiyle söylediği güzel şarkılar ve beraberinde o yıllardaki anılarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiverdi.

ON PARMAĞINDA ON MARİFET

Hümeyra Akbay, şarkıcı, besteci, söz yazarı, albüm yapımcısı ve oyuncu. En son öğrendiğim yeteneği ise müthiş bir ressam olması.

Ankara doğumlu Hümeyra, Ankara Koleji’nde ilkokula başladı ama babasını küçük yaşta kaybedince annesiyle İstanbul’a taşındı. Liseyi Londra’da dayısının yanında okudu. Londra’nın ünlü Trafalgar Meydanı’nda şarkı söyleyip, beste yapıp gitar çalmaya başladı. İstanbul’a döner dönmez İstanbul Ekspres gazetesinin cemiyet ve Beyoğlu muhabiri olarak iş hayatına atıldı.

Genç yaşlarda balerin olmak istedi, eğitimini aldı ancak dönemin önemli şirketlerinden Melodi Plak ile çalışmaya başlayınca hayatının akışı değişti. Bir gün şirkette mesainin sonunda rahatlamak için eline gitarını alıp çaldığı ve seslendirdiği kendi bestesi olan “Olmasaydı” adlı şarkıyı tesadüfen dinleyen patronu tarafından keşfedildi.

YAKIN GEÇMİŞİMİZİN UNUTULMAZI

Hümeyra’nın çıkarttığı ilk plak “Güzelliğin On Para Etmez, Bu Bendeki Aşk Olmasa” idi. Daha sonra Altın Plak ödülü sahibi olan “Kördüğüm” ve “Sessiz Gemi” ile kariyerine devam etti. Öğrencilik yıllarında dilimizden düşmeyen “Sessiz Gemi” ve “Kördüğüm” çaldığında yakın geçmişe seyahat ediyorum.

1977 yılında çıkarttığı ilk albümü “Anlatamıyorum” ile Türkiye’nin ilk gerçek pop starı olarak anıldı.

Albümler arka arkaya gelirken Hümeyra, tiyatro ve sinema ile de ilgilenmeye başladı. Arkasından 1980 yılında Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Talihli Amele” filmi ile başlayan sinema macerası, “Kırık Bir Aşk Hikayesi” ve “Asiye Nasıl Kurtulur?” ile devam etti.

SAYISIZ ÖDÜL

Severek yaptığı her dalda büyük başarılara imza atan, üstün yetenekli sanatçı Hümeyra, başta Altın Portakal olmak üzere pek çok kurumdan “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı.

“Avrupa Yakası”, “Babam ve Oğlum” ile ekranlarda farkındalığını hissettirdi her zaman Hümeyra.

TÜRSAK Vakfı tarafından düzenlenen Uluslararası Sinema Tarih Buluşmasında “Işık Saçan Apollon Heykelciği” ödülünü alan Hümeyra, yine aynı yıl “İsmail Dümbüllü” ödülüne layık görüldü. Sıradan olmayan o kadar çok ödül aldı ki buralara sığmaz.

1999 yılında ABD’ye giden Hümeyra, San Fransisco’da iki yıl yaşadı. Caz piyanisti Jimmy Cicero ile evlendi ve iki yıl boyunca resim dersleri aldı. İçindeki bu özel yeteneği de keşfetmişti ve boşa harcanmamasını istiyordu.

Şarkılarıyla “Hüzün Kraliçesi” olarak hafızalarımızda yer alan Hümeyra, Avrupa Yakası’ndaki rolüyle milyonları kırıp geçiren bir komedi ustasıydı. Resimleriyle de müthiş bir yetenek olduğunu kanıtladı.

Yaşamının hiçbir döneminde karşılaştığı zorluklardan yılmayan, hiçbir zaman havlu atmayan, azimli, çalışkan, tuttuğunu koparan ve sonunda da her zaman başarıyı yakalayan Hümeyra, oldukça da mütevazı…  

Deniz ürünlerine çok meraklı, fit kalmayı her zaman başarabilen Hümeyra son derece cana yakın bir insan. Serginin ilk günü akşamı yakın dostlarıyla Trilye’ye gelen Hümeyra, keyifli bir gece geçirdi. Dostlarıyla gecenin sonuna kadar hoş sohbetlerde bulundu. Kendileriyle ilgilenen servis elemanı Nilüfer Sezgin ile de sohbet eden ve yemeğin sonunda fotoğraf çektiren Hümeyra’yı görmek yakın geçmişe seyahat ettirdi bizi. Ama pek de yakın değil aslına bakarsak. Biz öyle deyip avunuyoruz ama zamanı durdurmak olanaksız, su gibi akıp gidiyor. Kulaklarımıza fısıldayan ince müzikler ruhumuzu okşasa da eskilerin klasikleri ruhumuza can katıyor adeta.

Fatma Hümeyra Akbay, on parmağında on marifet olan, enerjisi hiç tükenmeyen, neşe kaynağı, dünya tatlısı bir sanatçı. Ülkemizin yetenek zengini değerlerinden biri, taşıdığı sanatçı sıfatının hakkını veren çok özel bir kişilik…

Yapmakta ısrar ettiğimiz şey giderek kolaylaşır, işin doğası değiştiğinden değil, bizim yapma yeteneğimiz geliştiğinden. İyi pazarlar.

Yorum Yazın