1Yorum

Tutkularıyla Tarih Yazanlar

Sevgi her şeydir. Yaşamın kapılarını açar ve sevginin o büyük gücü dünyayı harekete geçirir.

Yazar ve öğretmen Leo Buscaglia, bir seferinde jüri olarak katıldığı bir yarışmadan söz ediyordu.

Yarışmada dünyanın en sevecen çocuğu seçilecekmiş. Yarışmayı dört yaşındaki bir çocuk kazanmış. Bu çocuğun kapı komşusu kısa bir süre önce eşini kaybeden bir adammış. Yaşlı adamın bahçesinde ağladığını gören küçük çocuk, adamın yanına gitmiş ve kucağına oturmuş.

Eve döndüğünde annesi, yaşlı adama ne söylediğini sorunca küçük çocuk, “Hiç” demiş, “Sadece ağlamasına yardım ettim.”

Devlet Opera ve Balesi’nin sevecen çocuğu Murat Karahan’ı, ilk kez rahmetli dayısı İsmet Sezgin’den duymuştum. Merhum Savunma Bakanı İsmet Bey, benim Genelkurmay’da çalıştığım yılların bir döneminde Milli Savunma Bakanlığı yaptı. Sevecen, tonton, kendisi ile barışık, itidal sahibi olan, hoşgörü ve tevazünün ne demek olduğunu duruşuyla insanlara öğreten Sezgin, sanat konuları açıldığında yeğeni Murat Karahan’dan gururlanarak bahsetmeden edemezdi.

Yedi yıl önce Trilye’de tanıştığımız Murat Karahan, başarı merdivenlerini adım adım tırmandı. Genç yaşta büyük başarılar elde ederek zirveye oturdu.

AŞK-I MEMNU OPERASI

2007 yılında Aşk-ı Memnu Operası’nda yer alan başarılı tenor Murat Karahan, Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları mezunudur. Kendisiyle barışık, sürekli yüzünde gülümseme olan Karahan, müthiş bir sese ve olağanüstü yeteneklere sahiptir. Onu dinleyenleri uzun süre etkisinde bırakan Karahan’ın büyük bir hayran kitlesi mevcuttur.

Öğrencilik döneminde pek çok başarılı konser ve resitaller veren Murat Karahan, üniversitede okurken de Devlet Sanatçısı Suna Korad ve Prof. Pekin Kırgız ile çalıştı. Suna Korad’ın sahneye koyduğu Dido & Aeneas Operası’nda üstlendiği başrolün yanı sıra okulunu, Yunanistan ve Fransa’da başarıyla temsil etti.

BOLŞOY’DA ADINI DUYURDU

Murat Karahan, son dönemde yıldızı en çok parlayan tenorlardan. Moskova’da dünyaca ün yapmış, opera ve balenin mabedi olarak bilinen Bolşoy Tiyatrosu’nda 10’dan fazla temsil gerçekleştirdi. Meşhur soprano Leyla Gencer ve balerin Meriç Sümen’in ardından, bu sahnenin tozunu yutan üçüncü Türk sanatçı olarak tarihe adını yazdırdı.

Yıllar önce Kuğu Gölü balesini, girişte sunulan havyar ve şampanya ikramından sonra tüylerim diken diken olarak izlemiştim. İnsanı bu denli etkileyen bir sahnede Karahan’ın ayakta alkışlanması ülkemiz adına büyük gurur kaynağıdır. Önümüzdeki yıllarda Londra’da Covent Garden, Verona’da Arena di Verona, Parma’da Verdi Festivali, Viyana’da Wiener Staatsoper, Napoli’de San Carlo, Bilbao’da ABAO, Berlin’de Deutsche Oper sahnelerinde rol alacak olan Karahan, tanıtım elçimiz adeta.

SİYASETÇİ OLMAK İSTEMİŞ

Dayısı eski bakan, kirvesi de 9’uncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demiral olunca siyasetçi olmak istemesi gayet normal Murat Karahan’ın. Dayısının hep idolü olduğunu ve ondan feyz aldığını anlatır. Anne ve babasında da muhteşem bir ses olduğunu ama ikisinin de bu işi profesyonelce yapmadıklarından hep içlerinde uhde kaldığını ve bu nedenle de annesinin onu her zaman desteklediğini belirtir Murat Bey.

Bilkent sınavını birincilikle kazanmış ama siyasetçi olmak istediği için annesinin başının etini yemiş. Ama annesi ona hep “Bir gün dünya starı olacaksın ve bana bu söylediklerinden dolayı pişman olacaksın” demiş. Okul bitince, operanın açtığı sınavı kazanıp ilk orkestralı provada olağanüstü bir alkış alınca kanına zehir girmiş Karahan’ın! Eve gidip gözyaşları içinde annesine sarılan Murat Bey, alkışların hayatında dönüm noktası yarattığını her zaman anlatmaktadır.

LİMAK FİLARMONİ ORKESTRASI

Eski komşum Limak Holding, yıllardır güzel projelere imza atmaktadır. Limak Vakfı, Türk müziğini çok sesli yorumlayarak, geniş kitleleri müzikle buluşturmayı amaçlayan Limak Filarmoni Orkestrası’nı kurup dünyaca ünlü tenor Murat Karahan liderliğinde güzel işler yapmaktadır.

1996 yılında kaybettiğimiz sanat güneşimiz Zeki Müren’in en sevilen şarkılarını farklı yorum ve Filarmoni Orkestrası eşliğiyle dinleyicilerine sundu Karahan.

Viyana’da da çok sevilen sanatçı, dünya devlerinin yetiştiği bu kentte “Artık bu alemde biz de varız” dedirtmiştir.

İlk, orta ve lise eğitimi TED Ankara Koleji’nde tamamlayan Karahan, Bilkent’ten mezun olduktan sonra master ve doktorasını tamamladı. Genç yaşında elde ettiği dünya çapındaki başarıları onu zirveye taşıdı.

Deniz ürünlerine oldukça ilgili olan Murat Karahan, Trilye’ye her geldiğinde mütevazı yapısı ve efendiliği ile dikkat çekmektedir. Böyle nadide sanatçılar sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde çok zor yetişmektedir. Onların beklentileri maddi değerlerden çok manevi değerlerdir. Kendilerini önemsemek, onların dinleyicisi olmak ve onlara sahip çıkmak hepimizin görevidir. Aşağıdaki hikayeyi anımsayanlarınız vardır sanırım:

Son devrin ünlü hat ustalarından Hamit Aytaç, İstanbul’da Raşit Efendi Hanı’ndaki bürosunda çalışırdı. Hanın girişinde merdiven başında Mahmut adlı bir çaycı vardı. Sinirli bir çaycı olan Mahmut, bir gün Hattat Hamit’e:

“Sen Hattat Hamit’sen, ben de çaycı Mahmut’um!” diye çıkışır. Meseleyi alevlendirmek istemeyen Hattat Hamit, çaycı Mahmut’a şu cevabı verir:

“Bak evladım, her handa bir çaycı Mahmut bulabilirsin ama bir Hattat Hamit bulamazsın.”

2018 yılı sanatçıların kıymetinin daha çok bilindiği, insanların birbirine saygısının arttığı, ülkemizde mutlu insanların çoğaldığı, hoşgörünün tavan yaptığı, umutların hiç eksilmediği çok güzel bir yıl olsun. Yeni yılınızı en içten dileklerimle kutlarım.

Yorum Yazın