0Yorum

Rüyalarını Gerçekleştiren Başkentliler

Steven Spielberg 33 yaşında tarihin en başarılı film yapımcısı oldu. Halen yapılmış en muhteşem film “E.T.” de dahil olmak üzere, tüm zamanların en mükemmel on filminden dördünün yaratıcısı O’dur. Bu genç yaşında böyle bir noktaya nasıl geldi? İşte bu dikkate değer bir hikayedir.

Spielberg, on iki on üç yaşlarından beri bir film yönetmeni olmak istediğini biliyordu. On yedi yaşındayken bir hafta sonu Universal Stüdyolarını gezmek için bir tura katılması, O’nun hayatını değiştirdi. Fakat turun tüm ayrıntıları gözler önüne sermediğini gören ve ne istediğini, neler yapabileceğini bilen Spielberg, hemen harekete geçti. Gerçek bir filmin çekimlerini izlemek için gruptan ayrıldı. Sonra da kendini, bir saat boyunca ilginç film hikayelerini dinleyeceği Universal’ın Yazı İşleri Müdürü’nün odasında koyu bir sinema sohbetinin içinde buluverdi. Müdür de Spielberg’in senaryolarını ilgiyle dinliyordu.

Birçokları için hikayenin bu kadarı yeterlidir. Fakat Spielberg, diğerleri gibi değildi. Çok güçlüydü. Ne istediğini biliyordu. İlk ziyaretinden ders aldı ve yaklaşım biçimini değiştirdi. Ertesi gün takım elbisesini giydi, babasından kalan ve içine sadece bir sandviç ile iki şekerleme koyduğu evrak çantasını aldı, sanki oranın kırk yıllık çalışanıymış gibi film setine tekrar gitti. O gün çok işi olan bir set görevlisi tavrı takınarak kapıdaki bekçiyi atlattı ve hızlı adımlarla içeri girdi. Kendisine terk edilmiş bir treyler buldu ve plastik harflerle kapıya “Steven Spielberg – Yönetmen” yazdırdı. Sonra tüm yaz boyunca yazarlar, editörler ve yönetmenlerle tanışıp sohbet etmeye, en çok özlemini çektiği bu dünyada oyalanıp her konuşmadan bir şeyler elde etmeye ve film dünyasında nelerin döndüğünü öğrenip kendini geliştirmeye devam etti.  

Universal şirketinde çalışmaya başlayan Spielberg, 20 yaşında kendi çektiği küçük bir filmi yöneticilere gösterdi ve hemen ardından bir TV dizisinin 7 yıl boyunca yönetmenliğini yapmak için teklif aldı. Böylece Steven, rüyalarını gerçeğe dönüştürdü.

Pınar Abay, genç yaşta hedeflediği her şeyi elde eden, rüyalarını gerçekleştiren çok değerli bir yöneticidir. Öğrencilik yıllarından itibaren çalışkanlığıyla, vizyonuyla dikkatleri üzerine çeken Pınar Abay, tuttuğunu koparan, azimli bir insandır.

ANKARA’DAN SİLİKON VADİSİ’NE

Çankaya İlkokulu, Yükseliş Koleji ve Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümünü başarıyla bitiren Pınar Hanım, Bilkent Üniversitesi’ni burslu kazandı ve daha sonra Harvard Üniversitesi’ne master yapmak için gitti.

Türkiye’de aldığı lisans eğitiminin çok iyi olduğundan her zaman bahseden Abay, bir gün McKinsey & Company’nin Bilkent’te sunum yapacağını duyunca, büyük şirketlere yönetim danışmanlığı hizmeti veren bu firmanın cazibesine kapılır ve başvuruda bulunur.  

McKinsey & Company’de henüz 21 yaşındayken büyük sorumluluk alır. Yönetim kuruluna sunuma gitmeye başlar. Kumaşı iyi insanları bünyesine alan şirkette öyle bir ateşin içine atıldığını ve çabuk pişmeyi öğrendiğini anlatan Abay, Silikon Vadisi ile ilgilenir. O kadar ısrarlı yazışmalar yapar ki çok istekli olduğunu anladıklarında transfer teklifi alır. Ailesinin, kendisinin İstanbul’a gitmesine bile alışamadığı dönemde Silikon Vadisi’ne gitme kararı verir.

BANKACILIĞA İLK ADIM

Amerika’ya gidince master yapmaya karar veren Pınar Abay’a hem Harvard, hem de Stanford Üniversitelerinden kabul gelir. Harvard Business School’a gitmeye karar verince Boston’da kalır. İki yıl sonra finans sektöründe ilerlemek ister, McKinsey & Company New York’a girer ve beş yıl boyunca bankacılık konusunda çalışır.

Eşi ile birlikte, çocuklarını Türkiye’de büyütmek istedikleri için ülkeye dönme kararı alırlar. O dönemde Türkiye ekonomisinde pozitif bir ivme olduğu ve bu başarı hikayesinin bir parçası olmak istediği için McKinsey & Company Türkiye’ye döner. Aynı zamanda bankacılık da yükselişte olduğu için geçiş döneminde ING Bank ile de çalışır.

GENÇ GENEL MÜDÜR

Hollanda kökenli ING Bank’ın Türkiye Genel Müdürlüğü teklifini henüz 34 yaşındayken alan Pınar Hanım, her faniye nasip olmayacak böyle bir görevi 5-6 ay gibi düşünme süresi sonrası kabul etti ve 5400 kişilik dev bir kurumun başına geçti.

Pınar Hanım’ın ING Bank Genel Müdürü olduğu günden beri başarılı çalışmalarını, bankaya getirdiği yenilikleri yakından takip ettim. Hem genç hem de sektörün dışından bir isimdi Pınar Hanım. Herkesin merak konusuydu. Ama o başardı, tabuları yıktı. Hem tasarruf hem de ihracat denilince akla ilk gelen banka yaptı ING Bank’ı. İş ve performans odaklı, yapılan işlerin ölçümlenebildiği, kararların subjektif değil, rakamlarla verildiği, başarılı ile başarısız olanın arasındaki farkın belirlenebileceği bir kültür yaratıp alt yapı hazırlayan Pınar Hanım, bankadaki kadın çalışan oranını yüzde 35’ten, yüzde 55’e yükseltti. Duygusal, insanları insan olarak seven, bir o kadar da mütevazı bir kişiliktir Pınar Abay.

Banka yemeklerinde zaman zaman Trilye’ye gelen, sade yaşamı seven Pınar Abay, spora düşkün, yemek gustosu çok farklı olan bir değerimizdir.

“Türkiye’nin En Güçlü 25 CEO”sundan biri seçilen Pınar Abay, Kayserili bir aileden geliyor. Annesinin büyük desteğiyle okuyan, tüm okulları derece ile bitiren Abay, radikal kararlar alan, gülümsemesini hiç esirgemeyen, güçlü bir hitabet yeteneğine sahiptir.

Geçtiğimiz günlerde 40’tan fazla ülkede 38.4 milyon müşteriye hizmet veren ING Grubu’nun Global İcra Kurulu’na atanan Pınar Abay artık Hollanda, Belçika ve Lüksemburg ülkelerinden sorumlu olacak.

ING Grubu gibi büyük bir ailenin tepe yönetiminde, başkent okullarını bitirip başarıya yelken açmış bir hanımefendi ülkemiz için gerçekten bir gururdur. Yeni görevinde de büyük başarılara imza atacağına inancımız sonsuz. Sorumluluğu bundan sonra daha da artacak, ülkemizin de önemli bir temsilcisi olacaktır.

Yarınlar, düşlerinin güzelliğine inananlarındır. İyi pazarlar.

Yorum Yazın