0Yorum

Kars'tan Berlin'e Uzanan Başarılar

Sir Edmund Hillary, 29 Mayıs 1953 tarihine kadar zirvesini kimsenin göremediği Everest’e tırmanan ilk kişi oldu. Bunu o başardı ve bu başarısı nedeniyle Kraliçe Elizabeth tarafından kendisine ‘şövalye’ unvanı verildi. Hillary, bu başarısının altındaki öyküsünü “Yüksek Serüven” (High Adventure) adlı kitabında okuyucularla paylaştı.

Sir Hillary, 1952 yılında da Everest’e çıkma girişiminde bulunmuş fakat bu girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu girişiminden birkaç hafta sonra İngiltere’de bir okulun öğrencilerine konuşma yapması için çağrılmıştı. Konuşmanın konusu, onun zirveye tırmanış girişimiydi. Edmund Hillary, bu girişiminde başarısız olduğunu kabul ettikten sonra bir süre durdu ve mikrofonu bırakıp konuşma kürsüsünün yanında duran Everest’in büyük boy fotoğrafı önüne doğru yürüdü. Sonra da fotoğrafa dönüp yumruğunu havaya kaldırarak yüksek sesle koca zirveye meydan okudu: “Beni bu ilk denememde yendin ama seninle davam bitmedi, ey Everest! Bekle beni… Sonra yine geleceğim ve seni bu kez ayaklarımın altına alacağım” diye haykırdı.

Everest’e meydan okumasından sonra Hillary, salondaki öğrencilere dönerek bir yıl sonra ulaşacağı başarısının gizemini açıkladı: “Beni bu kez yendiği için Everest gözümde şimdi daha da büyüdü ama benim bunu bildiğim gibi o da şunu iyi bilmek zorundadır. Onu yenemediğim için bendeki inanç ve azim de daha da büyüdü ve güçlendi.”

Bu konuşmadan bir yıl sonra Everest, Hillary’nin ayakları altındaydı…

Tamer Akkılıç, Almanya’nın başkenti Berlin’de yaşayan, ailesi Kars’tan göç etmiş bir Anadolu evladıdır. Yakaladığı başarı ile sadece Berlin’de değil Almanya’da haklı bir şöhret yakalamış bir iş insanı olan Tamer Akkılıç’ı uzun yıllardır tanırım.

Yaşantısı büyük ve zorlu mücadelelerle geçen Tamer Akkılıç, çalışkanlığı ve azmiyle hepsini yenmeyi başarmıştır. Yaşamda sorunların her zaman var olduğunu ve insanoğlunun yaşam döngüsü sürdüğü sürece sorun dediğimiz şeylerin hep var olacağını söyler Tamer Bey. Bu sorunların ve zorlukların dünyayı bizim başımıza yıkmak gibi bir amaçla görevlendirilmediklerini, hayat yolumuzdaki sadece küçük tepecikler olduğunu söyleyen Akkılıç, bu tepecikleri her zaman aşmayı bilmiştir.

BERLİN’İN GÖZ BEBEĞİ

Tamer Akkılıç, yeme içme gustosuna sahip, gastronomiye müthiş ilgili, araştırmacı ve uygulayıcı, aynı zamanda yakışıklı ve karizmatik yapısıyla bazı filmlerde de aktör olarak yer alan, on parmağında on marifet olan bir iş insanı.

Bir zamanlar sadece bol kuyruk yağı ve kıyma karışımı ile döner yapıp Türk mutfağını temsil etmeye çalışan, yurt dışındaki kardeşlerimiz gibi olmamış, yarattığı yepyeni konseptlerle Berlin’in göz bebeği olmuştur.

Dünyanın en eski büyük alışveriş merkezi KaDeWe’nin yanında Grenander Cafe, Faustus, Mola, Chicago, Paydos, dondurmacı ve en son açtığı Baba Pirzola ile çizgisini hiç bozmadan, çıtasını sürekli yükselterek faaliyetlerine devam etmektedir.

Grenander Cafe, tam köşe başında önünde büyük bir park alanı olan, sabah kahvaltısı ile başlayıp, akşama kadar sıkılmadan oturabileceğiniz muhteşem bir kafe. Anadolu dokunuşları ve dünya mutfağından seçme ürünler var. Sirkülasyon olduğu için hiçbir ürün ertesi güne kalmıyor. Günün her saati tıklım tıklım… Yabancı turistlerin de mola yeri burası. Türkiye’den giden siyasetçilerin, ünlü sanatçıların uğrak yeri…

GİRİŞİMCİ RUH

İyi bir aile babası olan Tamer Bey’in yıllardır en büyük yardımcısı zarif eşi Serap Hanım’dır. Muhasebe işlerini tam bir profesyonellikle yürüttüğü gibi iyi bir annedir. Çocuklarını hem iş hem okul hem de ev üçgeninde çok iyi yetiştirmiştir.

Tamer Bey çok cesur bir girişimcidir. Faiz ile rant ile uğraşmaz. İstihdam sağlamayı çok sever. Pek çok kişinin elinden tutmuştur. Çok yardımseverdir. Sosyal sorumluluk projelerinde hep ön saflardadır.

Ülke sevgisi ile dolu yüreği onun en önemli özelliğidir. Türkiye ile ilgili söylenen olumsuz bir söz bile onu rahatsız eder, şiddetle karşı koyar. Almanların da çok sevdiği bir iş insanıdır. Dürüst çalıştığı, istihdam sağladığı ve Alman ekonomisine katkı sağladığı için onu tanıyan tüm bürokratlar kendisini çok sever ve saygı duyar.

Angela Merkel’den, Belediye Başkanına kadar herkes onun dükkanlarına uğrar. Çünkü orada risk sıfırdır. Hijyen kurallarına çok dikkat eden mekanları her zaman pırıl pırıldır. Uzun yıllar yürüttüğü istikrarlı hizmetin sonucu olarak herkesin gönlünde taht kurmuş ve güvenilir imajını sağlamıştır.

VİZYON SAHİBİ

Tamer Bey, çok okur, çok gezer, sosyal yönü çok güçlüdür. Avrupa’nın önde gelen gastronomi kuruluşlarından Leaders Club’ın kurucu üyesidir. Avrupa’nın her kentinden meslektaşları ile dostluklar kurmuştur. Dünyanın bir ucuna yemek tadımı için gider. Böyle olunca da zirveye oturur.

En son konsepti Baba Pirzola ile Berlin’de en çok konuşulanlar arasına girmeyi başardı Tamer Bey. Steak ve kebabı Anadolu mezeleriyle buluşturan Akkılıç’ın Baba Pirzola restoranı büyük ilgi görüyor ve şehirdeki önemli bir açığı kapattı. O kadar sıcak ilgiyle karşılandığınız bu mekanda kendinizi Türkiye’de bir restoranda gibi hissediyorsunuz. Dry-aged kuzu pirzola gerçekten dillere destan.

YATIRIMI SEVİYOR

Türkiye’de yatırım yapıp ülkesine vefa örneği gösteren Akkılıç, İstanbul Tuzla’da tersane işine girdi. Maalesef henüz bürokratik engelleri aşamadığından tersane yatırımı atıl duruyor. Yurt dışından az bir sermaye ile bile iş yapmaya kalksanız, devletin her kesimi yardımcı olur. Maalesef ülkemizde elinden gelen herkes köstek olmaya çalışır. Umarım aşarız da biz de mesafe alırız.

Doğa, deniz ve sporu çok seven Tamer Bey, eşi Serap Hanım ile birlikte tırnakları ile kazıyarak bu günlere geldi. İnsanoğlunun varoluşundan bu yana çektiği sıkıntılar gibi onlar da nasibini aldı, zorlukları aştılar haftanın her günü işlerinin başındalar. Sonucunda elbette başarı kaçınılmaz.

Unutmayın! Bizler daha en başından çok zorlu bir mücadeleyi kazandık. Milyonlarca hücreciğin içinden sağ kalan ve hayat savaşını kazanan biziz. Mark Twain çok güzel bir söz söylemiş “Hayatımda pek çok sorun vardı ve çoğu asla var olmadı!”

Sorun mu?

Emin olun sorun ediğiniz pek çok şey siz öyle düşündüğünüz için sorundur. Birçoğu asla var olmamıştır.

Tamer Bey de bu mantıkla hareket etmiş ve hiçbir zaman yılmamış, sorun denilen şeyi her zaman söküp atmıştır.      

Gerçekten ses getirecek yepyeni konseptler yaratan, Almanya’nın gastronomi imparatoru olacak Tamer Bey’in ayak seslerini yakın zamanda hissedilir derecede göreceğiz.

Dalgalar ve rüzgarlar daima yetenekli denizcilerin yanındadır. İyi pazarlar.

Yorum Yazın