0Yorum

Japonya'nın Sıra Dışı Büyükelçisi

Bir adam ağacın gölgesinde oturmuş felsefe kitabı okuyordu. Sorular üstüne sorular adamın kafasını karıştırmıştı. Başını kaldırıp ağaca baktı: “Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım” dedi.

       Birden ağaç dile geldi:

       “Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki…” dedi.

       Adam heyecanla, “Seni dinlemek isterim,” dedi.

Ağaç konuşmaya başladı: “At o felsefe kitabını elinden. Şimdi bana bak ve beni dinle, sana on tane hayat dersi vereceğim” dedi.

       Adam heyecanlanarak, “Tamam” dedi.

       Ağaç, “Dinle o zaman” diyerek hayat dersini sıralamaya başladı:

  1. Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Siz de bilirsiniz ki yaşlı köpeğe yeni oyunlar, yaşlı kurda yol öğretilmez.
  2. Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek, güçlüyken gölgene sığınanlar düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
  3. Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan daha tehlikeli iç düşmandır. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
  4. Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir. (Cemil Meriç) İnsanı mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar büyük engellerle karşılaşıp onları aştıkları için büyük adam olurlar. Uçurtmalar rüzgara karşı durduğu için yükselir. Engelleri fırsat bilmelisin.
  5. Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Ağaç, gücünü gövdesinden değil kökünden alır. Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız geleceği nasıl inşa edebilirsiniz.
  6. Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan sosyal çevresiyle güzel olur, onlarla tamamlanır. Onun için sosyal ilişkileriniz çok önemlidir.
  7. Hiçbir ağaç, acaba bahar gelecek mi çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini sessizce ve sabırla yaparlar. Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi şamata yapmadan sabırla, sessizce ve hakkıyla yapmalısınız.
  8. Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar kimsenin umurunda olmazlar. Onun için başarılı insanlar atılacak taşlara mukavemet edemezlerse başarılarını sürdüremezler.
  9. Her ağaç kendi toprağında büyür. Ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir, ağaç tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir yoksa çürür gider.
  10. Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın. Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun. Her şey bir ağacı sevmekle başlar. Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.

 

Adam ağaca baktı, “Aslında odun olan bu ağaç değil, benmişim” diye geçirdi içinden…

Akio Miyajima ağaç sevgisi müthiş, doğa dostu, insani duyguları çok üst seviyede gelişmiş değerli bir diplomattır.  

Böyle bir ağaç felsefesi hikayesi kadar Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Miyajima da göreve ilk geldiği günden itibaren beni çok etkiledi. Ankara’ya atandığı gün bir arkadaşım, “Çok farklı bir büyükelçi geldi, Avrupa ülkelerinin önemli başkentlerinde görev yapmış çok sıcakkanlı birisi” dedi. Aynen öyle olduğunu yakınında bulunduğum sürece hep hissettim.

ANADOLU’YA HAYRAN

Covid-19 dönemi öncesi fırsat bulduğumda gittiğim Japonya’da belli ritüellerim vardır… Tokyo’da ki Shibuya semtindeki sadık dost Hachiko’nun heykelini ziyaret etmekten, her sabah erken saatte Tsukiji balık halindeki orkinosların açık arttırma ile satışını izlemekten, Asakusa’da kendisi ile ilgili yazdığım makaleyi duvarına çerçeveletip asan ünlü çaycıdan yeşil çay almaktan, Burgaz Ada Restoran’da ünlü şef Mehmet Dikmen’in nefis yemeklerinden büyük keyif alırım. Japonya’ya karşı sevgi bağlarım Büyükelçi Akio Miyajima’yı tanıdıktan sonra bir kat daha arttı.

Güler yüzlü, sempatik, kendisiyle barışık, etrafına pozitif enerji yayan Büyükelçi Akio, Anadolu’nun ne denli köklü bir medeniyete sahip olduğunu ilk günden beri dile getirmektedir. Miyajima, Midyat’taki sanat atölyelerinden, Erzurum Üniversitesi’ne kadar Anadolu’nun her köşesini ziyaret etmiş, ülkemize hayran kalmış, kendisine de hayranlık duyulmasını sağlamış, çok değerli bir büyükelçidir.  

İKİ DEVLET TEK YÜREK

Göreve başladığı ilk günden itibaren iki ülkeyi yakınlaştıran söylemleriyle ve faaliyetleriyle göz dolduran Büyükelçi Akio, “Uzaklardayız ama çok yakınız, Türkiye ve Japonya önemli iki devlettir, tek yürektir” sloganının mimarıdır.

Yeme-içme gustosunu takdir ettiğim Büyükelçi Miyajima’nın konutunda verdiği yemekler, resepsiyonlardaki zarafetli davranışları unutulmaz bir yer bırakmıştır benim yüreğimde. Yaptığı her şeyi içten ve sevgiyle yapan Büyükelçi Akio, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin artması, turizmin geliştirilmesi için de büyük çaba sarf etti görevli olduğu süre boyunca. Antalya’ya hayranlığını kum, deniz, güneş üçlüsünün Tanrı’nın Türkiye’ye sunduğu özel bir lütuf olduğunu da dile getiren Miyajima, inanın ülkemizi en az bizim kadar tanıtmakta ve bu işi gerçekten içten ve sevgiyle yapmaktadır. Japonya’ya gittiğinde bile Türk restoranı Burgaz Ada’yı ziyaret edip yemeklerimize olan hasretini gideren Büyükelçi Miyajima gerçekten ülkemizin yakın dostu.

VEDA VAKTİ

Uzun yıllar Türk Japon Vakfı Başkanlığı görevinde bulunan efsane Başkan Cafer Tayyar Sadıklar’dan görevi devralan yeni Başkan, vizyonunu her zaman takdir ettiğim değerli insan Prof. Dr. Nejat Bora Sayan’dan Büyükelçi Akio Miyajima’nın 15 Ekim tarihinde Türkiye’den ayrılacağını duyunca çok üzüldüm. Daha sonra büyükelçinin Türkçe veda mektubu geldi şahsıma. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. “Dostluğunuza teşekkür ederim” diyor. Biz de Anadolu’daki tabirle kendisine karşılık verelim dedik. Sizi geç bulduk, çabuk kaybettik. Keşke birkaç yıl daha kalıp Uzak Doğu’yu daha da yakınlaştırsaydınız bize. Dikmen Vadisi’nde sakura ağaçlarının bulunduğu parkta yürürken hep kulaklarınızı çınlatarak sizi anacağız ve hiçbir zaman unutmayacağız.

Sizi çok özleyeceğiz. Yolunuz hep açık olsun. Cevizin kabuğunu kırmadan, içini de kabuk zannedersiniz. İyi pazarlar.

Not: Dünyayı paylaştığımız dostlarımızın 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü kutlu olsun. Sadece yaz ve kış aylarında değil, her daim dostlarımıza bir kap su ve mama bırakmalıyız.

Yorum Yazın