0Yorum

İçimde Hatıralar Siyah Beyaz

Portofino’yu çok seviyorum. Ama aşk şarkılarında adı geçip hafızalarımızda ince bir müzik sesiyle yer ettiği, unutulmaz aşklara sahne olduğu için falan filan değil.

Minicik sahilinde bir yaz günü yediğim deniz mahsullü makarnayı, soğuk bira eşliğinde içtiğim ve yandaki restoranda satılan derin dondurucuya girmemiş kılıç balığını gördüğüm için…

Bir şehri sevdiren değişik öğeler olabilir. Bir kadın, bir şarap, güzel bir park… Çoğaltabilirsiniz ama içinden biri veya birkaçı sizin beğeninizde etkindir.

DUVARLARIN DİLİ

Geçtiğimiz ay bir yetenek abidesi Beril Ateş’in balık temalı sergisi Siyah Beyaz Sanat Galerisi’nde yapıldı. Kardinal balığı barbun ve birbirinden güzel balık figürlü eserlerin sergilendiği davette bir ara bara oturup viskimi yudumlarken zaman tüneline daldım. Hem de yakın zamanda inşa edilen bir tünel. Tünelin çıkışında ağaçlar gördüm ama hepsinin yaprakları bir bir dökülmüş. Fakat mevsim sonbahar değil. Vaktinden önce dökülmüş yapraklar yere. Bir daha asla yeşeremeyecekler ama insanın kalbi ve ruhu çimlendirir. Can suyu verir onlara. Duvarlardaki resimler konuşmak istiyordu benimle. Yıllar önce aramızdan ayrılan Altan Koçer; mercanın Ege’de yakalandığını, Saroz Körfezi’nde yakalananın daha yağlı olduğunu anlatıyordu adeta… Bir gece Trilye’nin eski mekanında taş duvarlarının yanındaki köşe masada yediği 2,5 kg’lık levreğin bütün pişirilirken nasıl suyunu koruduğundan bahsediyordu güler yüzü hiç solmayan Levent Güray.

Daha fazla bakamadım duvara çünkü dillendi ve konuşuyorlardı benimle. Duvarların dili çok etkilidir. Özne, tümleç, yüklem, giriş, gelişme, sonuç bölümleri yoktur. Direkt vurucu devrik cümlelerle yıkarlar sizi yere. Ben yıkılmadan gitmeye hazırlanırken değerli dost Sait Ürünlü imdadıma yetişti. Yanıma gelip sohbete başladı ama benim biraz sulu gözlerimi hissetmiş olacak ki sohbetimiz kısa kesildi.

UNUTMAK ÇOK ZOR

Ankara’da efsane bir isimdi Faruk Sade. Vaktinden çok önce terk etti şehrin önemli markalarından birinin yaratıcısı.

Ankara’nın ve Türkiye’nin ilk çağdaş sanat galerilerinden Siyah Beyaz’ın kurucusu Faruk Sade’nin her bir hücresi pozitif enerji yayardı insanlara. Kendisiyle barışık, hayatla barışık, çok özel bir insandı. Özgürlüğü ve özgün olmayı severdi. Başkası olma kendin ol temasıyla bakardı iş hayatına.

Faruk Bey, her şeyin maddi yönlerine değil, anlamlarına değer verirdi. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam eder, başkaları uyurken uyanık kalırdı. O her zaman çok çalışırdı, çok koştururdu. Başkaları konuşurken o hep dinlerdi. Gökyüzündeki aya, yıldızlara hep sanatsal eylemler yakıştırırdı.

Bilginin her türü acıdan gelir. Duraklayıp geriye bakmamak eğiliminde olsam da acı hep nedenleri sorar. İnsan ağrılarda incelir, ölümlerde ise erir. Sürekli kurcalayan, törpüleyen acı, ruhun toprağını altüst eder. Yeni düşünce meyveleri için gerekli havalandırmayı sağlayan da bu altüst oluştur.

Çok sık Siyah Beyaz’a giden birisi değildim ama herkesin ağzından başkentte Siyah Beyaz’ı dinlemekten keyif alırdım. Çünkü Cumhuriyet’in kuruluşundan beri süreklilik sağlayan bir elin parmakları kadar mekan var Ankara’da. Yaratıcısı ışıklar içinde uyusun çünkü eseri hep yaşayacaktır.

ESERİ YAŞAYACAK

Oyak Holding’in eski Genel Müdür Yardımcılarından yaklaşık 25 yıldır tanıdığım Hülya Atahan’ın Oyak’ın bu günlere gelmesinde büyük emeği geçti. Hülya Hanım en yakın arkadaşı, Faruk Bey’in her zamanda yanında olan zarif eşi Fulya Hanım’la haftanın bir günü Trilye’ye gelirdi. Bu yazımın gecikmesinde birazcık rolü oldu. Çünkü çok acı çeken Fulya Hanım’ın daha fazla üzülmesini istemediğinden onu çok seven Trilye çalışanlarına bile “Başsağlığı dilemeyin” diye telkinlerde bulunuyordu.

Faruk Bey’in kızı Sera Sade, sektördeki çalışmalarını çok takdir ettiğim, çok yetenekli ve yaratıcı bir hanımefendi. Annesi ile birlikte bu eserin devam etmesine büyük çaba göstereceğine olan inancım her zaman var. Sanatın ve güzel insanların buluşmalarının başkenti Siyah Beyaz’ı yaratan Faruk Sade’yi öyle birkaç ayda unutmak kolay mı?

Bırakıp gittin bizi,

Seni unuttuk sanma.

Zaman her şeyi affeder belki,

Ama unutulmayı asla!

İyi pazarlar.

Yorum Yazın