0Yorum

Baba’ya Veda

Yıl 1980 12 Eylül günü. Harbiye’den mezun olalı 12 gün olmuş. 15 günlük mehil iznimin son üç günü. Biletimi erkenden almak istedim. Yılmaz Otobüs firmasının yazıhanesine filinta gibi teğmen kıyafetiyle, o havalı gömleğimin üzerinde tek yıldız ile geldim. Yazıhanede çalışan biletçi beyefendi “Hayırlı olsun kumandan” deyince şaşırdım. “Duymadınız mı ihtilal oldu. Zincirbozan’a Demirel’i, Hamzakoy’a Ecevit’i getirdiler!” Şok oldum! Helikopterler uçuşuyordu yukarıda. Zincirbozan Çanakkale merkeze çok yakın bir tesisti. Hamzakoy Gelibolu’daydı.
Çok üzülmüştüm, moral bozukluğundan bir pakete yakın Maltepe sigarası içtiğimi hatırlıyorum iskelede.

GENELKURMAY’DA KARŞILAMA

Aradan yıllar geçti. Binbaşı rütbesiyle Genelkurmay Sosyal Hizmetler Başkanlığı görevini yürütüyordum. Yoğun iş temposu arasında spor yapmayı da ihmal etmiyordum. Bir öğleden sonra spor okulunda spor yaparken Genel Sekreter yana döne beni arıyordu. Nedeni ertesi gün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in karargâhı ziyaretinde sunulacak ikram malzemeleriydi. Avokado, domates suyu, kuşburnu gibi merhum Cumhurbaşkanının sevdiği yiyecekleri sunarak görevimi yapmıştım.
Çok duygulanmıştım o gün. Zincirbozan’a mahkûmiyetten yeniden tırmanıp Cumhurbaşkanlığı’na kadar yükselen Demirel’in çok ilginç yaşantısı oldu.

BAYTAŞ’LA ANILARI

Süleyman Demirel Çubuk barajına müdür olarak Kemal Baytaş’ı atamıştı. Sosyal bir insan olan Kemal Baytaş şu anda Türk Tanıtma Vakfı Başkanlığı’nı yürütmekte. Uzun yıllar Turizm Müsteşarlığı ve 12 Eylül döneminde Turizm Bakanlığı görevinde bulundu.
Baytaş çok ciddi, çalışkan bir devlet adamı, bürokrattı. Başbakan Demirel, kendisini çok seviyor, ona çok güveniyordu. Bir gün üç ay öncesinden randevu verdiği Çin Heyeti ile görüşme yaparken bir milletvekili kendisini içeri sokmayan asistanına bağırıp çağırıyor, hakaret ediyor. Baytaş sesleri duyunca müdahale edip milletvekilini haşlıyor. “Sekreterime hakaret bana hakarettir” deyip milletvekilini kovuyor. Milletvekili de koalisyondaki diğer partinin önemli bir adamı. Hemen Başbakan Demirel’e şikâyete gidince Demirel telefonla Kemal Baytaş’ı arayarak “Yahu Baytaş neden böyle bir şey yaptın? Zaten koalisyon iki milletvekili ile ayakta duruyor. Şimdi istifa edip bir arkadaşını da ikna ederse hükümet yıkılır. Neden bunu yaptın?” deyip biraz yüksek sesle konuşunca Kemal Bey konuyu tüm ayrıntısı ile anlatıp, “Efendim benim bu konuda hatam olduğuna inanıyorsanız istifa ediyorum” diyor ve Demirel “Peki, peki, peki” deyip telefonu kapatıyor.

İHTİLAL HABERİ

Demirel zamanının en parlak bürokratı Kemal Baytaş askerlerle de yakın ilişki içerisindedir. Bir akşamüzeri Demirel ve kabinesi panik içerisinde gece ihtilal olacağı duyumunu almışlar. Hepsi toplanmışlar ihtilal bekliyor. Bakanlardan birisi Demirel’e “Efendim Baytaş’ın arası komutanlarla çok iyi, bir nabız yoklasa hangi saatte, bu gece ihtilal olacak mı diye” söylüyor. Demirel hemen ricada bulunur ve Baytaş çok yakın arkadaşı Genelkurmay Plan Prensipler Başkanı Korgeneral Atıf Erçıkan Paşa’ya gider. Evirir çevirir konuya girer. Atıf Paşa da gülerek “Ne ihtilali Baytaş, yok öyle bir hazırlık, hiçbir komutanın da kafasında böyle bir düşünce yok” deyip gerekçeleriyle açıklar ihtilal olmayacağını. Baytaş hemen koşa koşa gidip Demirel’e ve bakanlara iletir. Hepsi gönül rahatlığıyla evine gider. Bu değerli bilgi iletisi Baytaş’a Demirel nezdinde büyük bir puan daha kazandırmıştır. Gerçekten de 8 yıl sonra ihtilal olduğunu söyler Baytaş, Demirel ile ilgili anılarını anlatırken.

55’İNCİ YIL KUTLAMASI

Trilye’nin yeni açıldığı dönemde zarif bir hanımefendi “Demirel’in kızıyım” diye restorana gelip Demirel’in evlilik yıldönümlerini Trilye’de kutlayacağını söyleyince çok sevindim. Süleyman Bey’le de ben de 1 Kasım’da doğduğum için doğum günlerinde irtibatımız olurdu. Süleyman Bey’in eşi Nazmiye Hanım’ın kardeşi Ali Şener’in eşi Füsun Hanım, çok detaylı muhteşem bir kutlama hazırlamıştı. Nazmiye Hanım’la rakı kadehi tokuşturdukları, deniz ürünleri ve balık yedikleri muhteşem bir geceydi.

BALIĞI SEVERDİ

Samsunlu balıkçı Fevzi çok büyük bir vefa örneği gösterirdi Demirel’e. İncir zamanı incir, palamut zamanı palamut gönderirdi. Türkiye’nin her ilinden, ilçesinden, köyünden vefalı dostları vardı. Hiç yalnız bırakmadılar. Çok vefalıdır Anadolu’nun insanı. Kendisine yapılan iyiliği asla unutmaz.
Zaman zaman doktoru Aylin Hanım, balıkları pişirmemiz için Trilye’ye gönderirdi. Ertesi gün hemen beyefendinin teşekkür mesajını iletir arkasından da “Ne borcumuz var?” diye sorardı. “Yani balık sizin, ben balığı pişirdiğim yağın ve yanındaki iki garnitürün parasını mı alacağım?” diye sitem ederdim. Aldığı her hizmetin karşılığını kuruşu kuruşuna ödemek isterdi Demirel.
Sık sık kendisini ziyarete gelen Doğan Holding Yönetim Kurulu Üyesi ünlü işadamı Taylan Bilgel ve eski Bakan Cavit Çağlar Demirel’i alıp Trilye’de balık molası verirlerdi.

AT SEVGİSİ BAŞKAYDI

Ünlü gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Recep Peker Tanıtkan, kendini aşan ve Türkiye’de fotoğraf sanatçılığı deyince aklımıza ilk gelen isimlerdendir. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in açılışını yaptığı, izdihamdan insanların zor anlar yaşadığı fotoğraf sergilerini yıllar geçse de unutamıyorum. Güzel kareler yakalamak için Sandıklı’ya gidip günlerce yaban atlarının fotoğrafını almak için peşinde koşan Tanıtkan’ın çabaları Demirel’i çok mutlu ederdi. Çünkü Demirel’in Genel Başkanlığı’nı yaptığı partinin simgesi olan atlar ayrı bir anlam taşıyordu. 1999 yılından beri açmakta olduğu kişisel sergilerinin kurdelesini hep Demirel kesti.

GÜÇLÜ HAFIZA

Bana, Çanakkale’nin Gelibolu İlçesi’nin Bayırköy’ündeki muhtarın çocuğunun üniversiteyi bitirip bitirmediğini, Gelibolu’daki Doktor Ayhan’ın sağlık durumunun iyi olup olmadığını sorunca gerçekten hayret ederdim.
O kadar çok anı var ki, Yavuz Donat televizyon kanallarında saatlerce anlattı. Günlerce anlatacak belki. Biz de bu hafta sayfayı ona ayırdık. Ruhu mutlaka okuyacaktır. Çünkü o Kaptan Gusto’yu takip eder, yazılarımızı okur, her şeyden haberdar olurdu.
Herbert N. Gasson’un şapkayla ilgili öyküsü ile Demirel’e biz de veda edelim:
“Bir adam mağazadan yeni bir şapka satın alır, çıkar. Yeni şapkayı başına geçirir, eskisini kâğıda sarıp kolunun altına sıkıştırarak yürür. Kuvvetli bir fırtına yeni şapkayı başından uçurur, sürükler ve sonunda bir su kanalından içeri atar.
Bu adam telaşlanmaz, tereddüt etmez. Büyük bir soğukkanlılıkla kolunun altındaki eski şapkayı başına geçirip yoluna devam eder.
İşte size hayatta mağlup edilemeyecek insan tipi!”
Rahat uyu, mekânın cennet olsun.

Yorum Yazın